2013’te yazdığımız bir yazı ama görüyoruz ki hala güncelliğini koruyor…
Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleşen 5.Sivil Toplum Günleri’nin teması ‘Markalaşma’ idi. Sivil Toplum liderlerinden Nasuh Mahruki(AKUT), Lokman Ayva(Beyazay), Yörük Kurtaran(TOG), İletişim ve İtibar yönetimi uzmanı Salim Kadıbeşegil ve Vodafone Vakfı yöneticisi Hasan Süel’in katılımıyla çok keyifli bir panel gerçekleşti. Biz de fundraising okulu olarak oradaydık. Panelden önemli bulduğumuz notları twitter adresimiz @fundraisingokul üzerinden takipçilerimize an be an yansıtmaya çalıştık.
Bu panelde Salim Kadıbeşegil’in kapanış konuşmasında yaptığı kısa ve öz tespitler beni etkiledi. Salim Kadıbeşegil konuşmasında bir sivil toplum kuruluşunun itibar kaybına uğrama risklerini madde madde sıraladı. Bu tespitleri çok değerli buluyorum ve kendisinin izniyle sizlerle paylaşıyorum. Her başlık hakkında kendi yorumlarım ve eklemelerimle…
İşte bir Sivil Toplum Kuruluşu’nun İtibar Kaybına sebep olabilecek 12 neden:
1-Gerçek dışı beklentiler yaratmak
2-Liderlik Hataları (hesap verebilirlik, şeffaflık, yönetim hataları vb.)
3-Yanlış kurum ve kuruluşlarla işbirlikleri
4-Çalışmalarını ölçümlememek / Uygun raporlama sistemleri oluşturmamak
5-Bilimsel verileri göz ardı etmek
6-İş süreçlerini profesyonel bir şekilde ele almamak
7-İletişim kazaları
8-Başka STK’ların çalışmalarına saygı göstermemek
9-Gönüllü gücünün yanlış kullanımı
10-Gündemi geriden takip etmek
11-Kendi ana konusuna odaklanmamak
12-Bağışçılarına – Paydaşlarına teşekkür etmemek
………….
1-Gerçek dışı beklentiler yaratmak
Sivil toplum kuruluşları çok kısıtlı kaynaklarla çalışmalarını sürdürüyor. Bir sorunu tamamen ortadan kaldırmak bir STK’nın çoğu zaman boyunu aşıyor ama STKlar söylemlerinde bazen gerçek dışı hedefler koyarak hem hedeflerine ulaşamıyor, hem o büyük hedef içerisinde kayboluyor, hem de onu destekleyenlerin umudunu yitirmesine sebep olabiliyor.
Küçük, ölçülebilir, ulaşabilir hedeflerle adım adım ana hedefe ulaşmaya yönelmek daha doğru bir yaklaşım olabilir. Küçük ya da büyük kazanımlar kamuoyunun desteğini almamızın, tekrar umudu yeşertmenin en iyi yolu.
2-Liderlik Hataları (hesap verebilirlik, şeffaflık, yönetim hataları vb.)
Özellikle Türkiye’de STK liderlerinin çoğunluğu özel sektör ya da akademi dünyası tabanlı… Bu yöneticiler alanlarında çok başarılı insanlar olsalar bile, kendi alanlarından getirdikleri deneyimler/yaklaşımları STK dünyasına adapte etmekte, kendileri adapte olmakta zorlanabiliyorlar. Elbette çok büyük başarı kazanmış lider örnekleri de var.
Sektör içerisinden yetişmiş çok az sayıda yönetici var. Son 10-15 yılda STK’larda gönüllülükten yetişmiş, STK’larda farklı rollerde/kademlerde görev almış yeni bir nesil geliyor. Önümüzdeki yıllarda STK dünyasında daha fazla kendini gençlik yıllarından itibaren sivil topluma adamış, bu alanda kendini yetiştirmiş yöneticileri görmeye başlayacağız. Bu kişilerin yöneticilik yaklaşımlarını hep birlikte göreceğiz.
Hesap verebilirlik, Şeffaflık gibi kavramlara önem vermek, bu konularda proaktif bir yaklaşım izlemek de son derece önemli. Örneğin bağışçı talep etmeden, bazı önemli bilgilerin websitesinde kamuoyu ile düzenli olarak paylaşılıyor olması gibi…
3-Yanlış kurum ve kuruluşlarla işbirlikleri
Bu risk maalesef STK’lar tarafından fazlasıyla göz ardı ediliyor, çoğunlukla kısıtlı kaynaklar sebebiyle kendi misyonu ile ters düşebilecek kurum ve kuruluşlarla işbirliklerini yapılabildiğini görüyoruz. Sektörün zaman içerisinde düzeltmesi gereken bir konu. Her kurumun kendi içerisinde bir kurumsal işbirlikleri stratejisi mutlaka olmalı, kişilerin subjektif değerlendirmelerine açık olmamalı.
4-Çalışmalarını ölçümlememek / Uygun raporlama sistemleri oluşturmamak
STK dünyasında büyük eksikliklerimizden biri de ölçümleme. KPI diye bilinen Key Performance Indicators yani Temel Performans Göstergeleri koyarak yapılan çalışmaların ölçümlenmesi önemli. Bu veriler olmadan yapılan tüm değerlendirmeler subjektiftir ve doğru tespitlerin ve doğru stratejinin oluşturulmasını zorlaştırır.
5-Bilimsel verileri göz ardı etmek
Bilimsel tabanlı olmayan bir çok varsayım ortaya atılabiliyor ve savunulabiliyor. Bu yaklaşımlar bilgi kirliliğine ve güven kaybına yol açıyor.
6-İş süreçlerini profesyonel bir şekilde ele almamak
İş dünyasında detaylı bir şekilde ele alınan iş süreçleri STK dünyasında daha yeni yeni konuşulmaya başlandı. Oysa ki daha az insan kaynağı ile daha çok işi başarmaya çalışan STK dünyasında en küçük verimlilik artışı sağlamak bile büyük bir önem taşıyor.
7-İletişim kazaları
Çoğu STK iletişim stratejisinden yoksun. Liderlerinin spontane konuşmaları bazen de kurumları zor duruma sokabiliyor.
8-Başka STK’ların çalışmalarına saygı göstermemek
Kendi yaptığı işi göklere çıkarıp aynı/benzer alanda çalışan diğer STK’ları yermek yaklaşımı oldukça hakimdi Türkiye’de. Ama görüyorum ki bu konuda ciddi bir ilerleme içerisindeyiz. Özellikle çevre kuruluşlarının son yıllarda ciddi şekilde yakınlaştığını ve birbirinin alanına saygı göstererek, birbirine destek verdiğini görmek umut verici bir gelişme…
9-Gönüllü gücünün yanlış kullanımı
Gönüllü yönetimi gerçek bir uzmanlık alanı ve gönüllüye bir bedava işgücü algısıyla bakılması, gönüllü yönetimine yatırım yapılmaması yapılan büyük hatalardan… Bir yandan gönüllü yönetimini çok iyi yürüten kurumların da olduğunu görmek umut veriyor:)
10-Gündemi geriden takip etmek
Konu medyanın, kamuoyunun gündeminden düştükten sonra harekete geçmek çoğu zaman, zaman kaybından başka bir şey değil. Gündem yaratabilmekse apayrı bir strateji konusu.
11-Kendi ana konusuna odaklanmamak
Kendi ana konusuna odaklanmamak bir çok sivil toplum kuruluşunun yaptığı çok büyük bir hata. STK’ların ya da STK’lara liderlik eden kişilerin kendi çalışma alanının dışına çıkarak çoğu zaman toplumsal olaylarda bir taraf, sözcü olarak davranma eğilimi var. Bu da zaman zaman itibar kayıplarının sebebi olabiliyor.
12-Bağışçılarına – Paydaşlarına teşekkür etmemek
Sayın Kadıbeşegil’in sıraladığı maddelere benden de bir katkı. Teşekkür etmek… Bağışçılarımıza, paydaşlarımıza teşekkür etmeyi atlıyoruz çoğu zaman. İster 100.000TL ister 10 TL bağış yapsın, her bağışçımız kıymetlidir.
Özetle bütün bunları alt alta bir araya topladığımızda aslında kurumsallaşma eksikliğini görüyoruz. Ve bu da dönüp dolaşıp kaynak sıkıntısına bağlanıyor.
Fundraising Okulu olarak odağımızı değiştirmeden, kaynak geliştirmenin önünü açmak için yolumuza devam ediyoruz. Birlikte yapacağımız her iyileştirme, bu sorunların aşılmasına katkıda bulunacak. Sevgiyle…
Yazar Hakkında
Fundraising Okulu’nun kurucusu olan Güneş Yıldırım, Hacettepe İngilizce İktisat mezunu. Uzun yıllar Uluslararası Çevre kuruluşu Greenpeace, BM Çocuklara Yardım Fonu UNICEF’te ve TEMA Vakfı’nda kaynak geliştirme alanında yöneticilik yaptı, kuruluşların yerel, bölgesel ve uluslararası gelişimine, sürdürülebilir kaynak sağlanmasına katkıda bulundu. Sivil toplum kuruluşlarına kaynak geliştirme stratejisi oluşturma ve bağışçı bağlılığı sağlamaya yönelik eğitimler ve danışmanlık hizmetleri veriyor.
Son yorumlar