Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV) dünyadaki ekonomik, siyasi ve sosyal gelişmeler ile iç dinamiklerin Türkiye’de bağışçılık uygulamalarını nasıl etkileyeceğine dair 10 tahminde bulundu.(Aralık 2011)
Bu ve benzer, Türkiye’de bağışçılık & hayırseverlikle ilgili yapılan her çalışmayı çok önemsiyor ve önemli bir katkı olarak görüyorum.
Bu tespitler içerisinden kaynak geliştirme ile ilişkili bazılarına biraz değinmek istiyorum;
Örneğin şirketlerin sponsorluğun ötesine geçerek STKlar ile daha stratejik ve uzun vadeli işbirlikleri kuracakları yönündeki tespit… Çok doğru.
Sayısı henüz çok olmasa da Türkiye’de bazı kurumlar kurumsal sosyal sorumluluk kavramını çok daha stratejik bir biçimde ele almaya başladı. Genellikle uluslararası tabanlı kuruluşlar bunlar.
Hayırseverlik çalışmaları sosyal sorumluluğu stratejik olarak ele alan kurumlar için kurumsal sosyal sorumluluğun yalnızca bir parçası. Bu çerçevede kurumsal sosyal sorumluluk stratejisi ile örtüşen belirli bir STK ile işbirliği kurarak uzun vadeli hedeflerle 3-5 yıllık sözleşmelerle çalışmak yönünde gelişiyor. Uluslararası boyutta işbirlikleri halihazırda zaten bu şekilde uygulanıyor… Örneğin IKEA, H&M bu kurumlar arasında.
Tespitlerden bir diğeri de bağışçıların daha fazla bilgilendirildiği ve farklı bağış yapma seçeneklerinin sunulacağı yönünde…
Bağışçıların daha fazla bilgilendirileceği yönünde gelişeceği yönündeki tespit çok doğru. Ancak bu şu anda çok dengesiz bir biçimde ilerliyor, belli bir minimum standartı söz konusu değil. Bazen Sivil toplum kuruluşları en azından bir teşekkür mektubunu bile esirgeyebiliyor bağışçılarından.
Türkiye’de bağışçılarla ilişkilerde gelişim bence iki koldan ilerliyor;
Biri Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararası kuruluşların düzenli bağış programları; Kuruluşlar bağışçının desteğinin devamlılığını sağlayabilmek ve kuruma bağlılığını arttırmak adına bağışçıyı düzenli olarak bilgilendiriyor. Bu iletişim, sektörde belli bir standart oluşmasına öncülük ediyor.
Bunun yanı sıra Kurban Bağışı gibi hassas bağış yöntemleri sunan kurumların geliştirdiği geribildirim metodları; Bağışçıların bu bağışın doğru kullanıldığına dair hassasiyeti, geçmişte bu konuda yaşanan denetim sorunları kurumların güven tazeleme, güven ilişkisini geliştirme ihtiyacını doğurdu, bu da daha sofistike geribildirim mekanizmalarının gelişmesini sağladı.
Bu tespitlere ek olarak iki tespit de ben eklemek isterim;
11. Bağışçı datasına verilen önem artacak, kuruluşlar crm yöntemleri geliştirecek. Bağışçı datasının değerini(manevi değerinin yanı sıra maddi değerini) henüz sivil toplum kuruluşları yeterince kavramış ve bu yönde stratejiler geliştirmeye başlamış değil, ya da daha yolun çok başında. Kurumun sürdürülebilir gelirini dışarıda, yeni bağışçılarda, araması, var olan geçmiş bağışçı datalarını ölmeye terk etmesi sürdürülebilirliğin önünde büyük bir engel. Ancak belirttiğim gibi STKlar her geçen gün bağışçı datalarının kıymetini biraz daha anlamaya başlıyor ve üzerine yatırım yapmaya eğiliyor. Veritabanı* çalışmaları bunun ilk adımı.
12.STKlar bireysel bağışlarda; bir seferlik bağışlar yerine düzenli bağış geliştirmeye yönelecek. Bu bir kehanet değil, tüm dünyadaki sivil toplumun gelişim trendi bu yönde… Türkiye’de de bu yönde çalışmalar her geçen gün artıyor, uluslararası STKlar bu alanda çalışmalara öncülük ediyor, sürdürülebilir kaynak yaratma yöntemlerinin önünü açıyor.
*Veritabanı ile ilgili yazıyı okumak için tıklayın.
TÜSEV’in 2012 yılında bağışçılığın alacağı boyutlar ile ilgili on tahminini içeren yazıyı buradan okuyabilirsiniz.
Son yorumlar