‘Çayınızı kaç şekerli alırsınız?’
‘Size hangi isminizle hitap etmemizi istersiniz?’
Bu soruları her gün defalarca cevaplıyoruz. Sayısını tahmin bile etmek zor… Sizi bilmem ama bu soruları tekrar tekrar cevaplamak beni yoruyor. Hele 12 yıldır kullandığım banka her aradığımda bana hangi ismimle hitap etmesi gerektiğini sorduğunda artık gerçekten alınmaya, dahası kızmaya başlıyorum…
Peki ya çayınızı ‘şekersiz ve açık’ içtiğinizi bilerek size her sabah çay getiren ofisin çaycısı Meliha Abla?
Ya da size hangi ismiyle hitap etmesi gerektiğini bilen banka şubesi yetkiliniz?
İşte Onları asla unutmazsınız. Hatta garip bir sevgi bağı oluşuverir Meliha Abla ile aranızda…
Meliha Abla ve çayın şekeriyle fundraising arasında ne gibi bir bağlantı var dersiniz?
Sizi tanıyan, ihtiyacınızı bilene güvenir, ona bağlılık hissedersiniz. Size hangi tarihte bağış yaptığını, hangi yolla yaptığını, kaç kere bağış yaptığını bilmiyor ve ona her defasında aynı teşekkür mektubunu gönderiyorsanız, daha da kötüsü onun bağışlarının farkında bile olmayıp, aradığında bir yabancı gibi davranıyorsanız burada bağlılıktan söz etmek mümkün olamaz.
Kısaca Kişiselleştirme ve Bağışçı Bağlılığından söz ediyoruz…
Bu ay gelen bağışının geçen ay yatırdığı bağışın üç katı olduğunu farkedip, telefon açıp cömertliğinden dolayı teşekkür edebilirseniz işte o zaman bağışçınızın kalbini kazanabilirsiniz. Tıpkı Meliha Abla gibi…
Bu söylediklerim lütfen gözünüzü korkutmasın. Bu bahsettiğim detayları ayırt edecek teknik altyapıya, CRM sistemine sahip olamayabilirsiniz. Olsanız iyi olur ama ziyanı yok. İmkanlarınız ölçüsünde bağışçınızı ne kadar tanıyabiliyor, onun hakkında ne kadar detay oluşturabiliyorsanız o kadarını yapmakla başlayın. Yapabileceğiniz en basit ama en önemli kişiselleştirme ona ismi ile hitap etmektir, bir email ya da bir mektupta…
Özetle ne kadar kişiselleştirebiliyorsanız o kadarı kafi, ama bir yerden başlamak gerek…
Meliha Abla’dan selamlarla…
Yazar Hakkında
Fundraising Okulu’nun kurucusu olan Güneş Yıldırım, Hacettepe İngilizce İktisat mezunu. Uzun yıllar Uluslararası Çevre kuruluşu Greenpeace, BM Çocuklara Yardım Fonu UNICEF’te ve TEMA Vakfı’nda kaynak geliştirme alanında yöneticilik yaptı, kuruluşların yerel, bölgesel ve uluslararası gelişimine, sürdürülebilir kaynak sağlanmasına katkıda bulundu. Sivil toplum kuruluşlarına kaynak geliştirme stratejisi oluşturma ve bağışçı bağlılığı sağlamaya yönelik eğitimler ve danışmanlık hizmetleri veriyor.
Asli Ozguz Uzun
Şubat 28, 2013
Gunes ne kadar guzel ve onemli bir konu uzerine yazin. Ben de ziyaret ettigim vakif ve diger kurumlarda bunun onemini vurguluyorum. Bunun onemi, temeli aslinda bu sektorun adinda yer aliyor: “Development” (Gelistirme). Turkiye gibi bu sektorun yeni gelismeye baslayan ulkelerde ise “kaynak gelistirme” (fundraising) tarafina hep konsantre olunuyor. Oysa ki fundraising tarafi sadece development’in tek bir kolu. Kurumumuzun ve donor’ler arasinda zaman ya da maddi bagislariyla baslayan bu iliskileri dogru bir sekilde gelistirmezsek eger onlari ve desteklerini kaybedecegiz. Bu yaziyi yazdigin ve paylastigin icin tekrar tesekkurler. Ellerine saglik.