Benim bakış açım ‘Yaşasın! Bağışçı şikayeti!’
Bu aslında benim bakış açımın ötesinde, yapılmış sayısız araştırmanın da bir sonucu…
Eğer bir bağışçınız bir dileğini ya da bir şikayetini belirtmek için size ulaşmışsa, o bağışçı sizin en kıymetli hazinenizdir. Bu kişi dileğini ya da şikayetini belirtmek için zaman ayırıp size ulaşmış, güçlü bir biçimde fikrini belirtmiştir, bu kurumunuzu/yaptığı bağışı önemseyen bir kişinin davranışıdır.
Bu geribildirim çalışmalarınızı geliştirmek, bağış servisindeki eksiklerinizi tespit etmek için bulunmaz bir fırsattır. Ve Onun sorununu çözdüğünüz takdirde bu kişi en bağlı destekçi kitlenizin bir parçası olacaktır. Şikayet etmek yerine kıymetini bilin!
Her ne olursa olsun ‘müşteri haklıdır’ mantığı bağışçı için de fazlasıyla geçerli. Onlar faydalı birşey yapmak için size güvenmiş ve bir ‘duyguyla’ kurumunuza gelirinden bir miktarı vermeyi kabul etmiştir. Verdiği miktarın karşılığı bir üründen çok sadece manevi bir tatmin olan bağışçının duygusal tepkiler vermesini çok normal görmek gerekir.
Bir fundraiser için bir bağışçının sorununu çözmekten, rahatlamasını sağlamaktan daha önemli bir öncelik olamaz.
Elbette bağışçılarımızın sayısı arttıkça onların hassasiyetlerini bilmek, tanımak zorlaşıyor. Bu sebeple bunu sağlayacak her türlü alt yapı(database) çalışması çok önemli.
Ne pahasına olursa olsun konuyu çözmek, gerekirse yaptığı bağışları iade etmek, ya da bunu teklif etmek de büyük önem taşıyor. Bu durumda temel hedef yapılan yardım miktarlarının çok ötesinde, bağışçının kalbini yeniden kazanabilmektir. Güven STKlar için birincil önem taşıyor….Özellikle de bu dönemde. Yaşanan tüm olumsuzluklar sadece hatayı yapan kurumu değil, tüm STKlara karşı güveni zedeliyor; STKlarda bağışçılara en doğru şekilde hizmet verilmesini sağlamak, tüm STK çalışanlarının özellikle de fundraiserların bir görevidir.
Ne yazık ki ülkemizde hala sivil toplum kuruluşları bu anlamda oldukça amatör. Bir çok kurumun, bağışçısı ile iletişimi çok yetersiz boyutta. Oysa ki onlarla her konuştuğumuzda, onları yaptığımız çalışmalara her dahil ettiğimizde(maddi ya da manevi), bağışçının kuruma güveni ve bağlılığı artmaktadır. Bu rakamsal olarak da kanıtlanmış bir gerçektir.
Yaşasın! Bağışçı şikayeti…
Elif
Mart 26, 2011
Bir STK (kar amacı gütmeyen vakıf ya da dernek) ne kadar aktif ise o kadar geribildirime açık olacaktır, olmalıdır…
“Aktif” olmak sadece projeler üretmek ve uygulamak değildir aynı zamanda bu projelerin hayata geçmesini sağlayan bireysel destekçilerle canlı, daimi bir ilişkiyi sürdürebilmektir. Özellikle “bireysel destekçi” diyorum çünkü tüm dünyada vakıflara/derneklere yapılan bağışlarda en büyük grubu bireyler oluşturmakta (%60-70).
Vakıfların uzun vadeli planlama yapabilemesi bireysel destekçiler sayesinde gerçekleşmekte.
İşte bu nedenle, burada yazdıklarınıza katılmamak mümkün değil. Belirttiğiniz gibi, “müşteri haklıdır” düsturu vakıflar/dernekler için de geçerlidir. Nedeni ise gayet basit: Her örgüt (organizasyon) varlığını sürdürmek ve entropiye direnmek ister, üstelik söz konusu hayır kuruluşları olduğunda buradaki profesyonellerin örgütün devamlılığını ve gelişimini sağlamadaki sorumlulukları daha da fazladır.
Hayırsever destekçilerine bu nedenle sırtını dönemez ya da onları göz ardı edemez. Her tür iletişime açık olmalıdır ki işte bu noktada “şikayetler” de canlı iletişim için iyi bir başlangıç olarak görülmelidir.
Vakfı ya da Derneği, destekçileriyle birleştiren en önemli payda, bir sosyal sorunu çözmek üzere harekete geçmiş olmalarıdır. Çalışmalarına, projelerine güvenen ve şeffaflığı esas olan örgütler iletişim kurmaktan da kaçınmayacaklardır.
Tek dileğim, STK’ların kendilerinden daha emin olmalarını sağlayan koşulların bir an önce ülkemizde yaratılmasıdır.
Tabii ironik olan şu ki, bu koşulların yaratılmasında en önemli rol yine STK’ların kendilerine düşmektedir 🙂