KONY videosu hakkında tüm dünyada konuşuldu, paylaşıldı, yazılıp, çizildi. Yazılmaya da devam ediyor. Bu yazı da onlardan biri…
KONY bir dünya rekoru kırdı; gösterildiği ilk 2 günde 100 milyon kişi tarafından izlendi.
Olayın politik boyutu, Invisible Children kurumunun varlığı, işin içinde Amerikan hükümetinin parmağı olup olmadığı, kampanyanın Uganda’ya etkileri kampanyanın konuşulan bir boyutu…
Beni ilgilendiren ve KONY’nin bu siteye konu olmasının sebebi ise kampanyanın iletişim ve fundraising boyutu;
>KONY videosu gördüğüm en iyi ‘story telling’ örneği.
‘Story telling’ biz fundraiserların en önemli aracı. Yürütmekte olduğunuz kampanyayı, sade bir vatandaşın anlayabileceği dille nasıl bir hikayeye dönüştürür sünüz? Ayrıca anlaması önemli ama yeterli değil. Anlamasının yanında, kalbine dokunması ve harekete geçirebilmesi de gerekiyor.
Kony bunların hepsini sağlamış bir örnek olarak karşımızda…
Anlatımın sadeliği, basitliği ve görselliği muhteşem. Kalbe dokunmayı başarıyor…
>KONY hikayesi neden bu kadar etkili?
Kony güçlü bir fundraising hikayesinde olması gereken en temel iki şey, çok güzel bir biçimde oluşturulmuş; Bir DÜŞMAN ve bir KAHRAMAN…(a HERO and an ENEMY) Bu iki karakterde çok akıllıca işlenmiş, o yüzden bir çocuk masalı gibi etkisinde kalıyorsunuz. Üstelik kahraman bizim gibi sıradan biri ve üstelik de bu bir masal değil, bir gerçek…
>Kony videosu marketing dünyasındaki genel geçer bazı kuralları da altüst etti.
27 dakika çok uzun bir süre. Hele bir viral kampanya filmi için. Hele yaşadığımız şu dönemde.
Bu açıdan Kony videosundan Önce ve Sonra var. Şimdilik!
Yani eğer KONY öncesinde direktörünüze gidip ‘benim çok iyi bir fikrim var,kampanyamızın duyurusu için 30 dakikalık çok iyi bir film yapalım, ne dersiniz?’ diye soran bir fundraiser olsaydınız alacağınız cevap ‘zaman kaybetme, fundraisinge odaklan’ olurdu muhtemelen. Şimdi ise dünyanın dört bir yanında fundraising/marketing direktörleri ‘Kony gibi bir film nasıl yapsak?’ düşüncesi ve çabası içindeler…
Buradan çıkarılacak bir tek ders var bana kalırsa; önemli olan nicelik değil, nitelik. Hikayeniz güçlüyse, sürenin hiç de önemi yok. Odaklanılması gereken; hikayenin oluşturulması…
Ve işin ilginci, istatistikler gösteriyor ki, izleyenlern büyük çoğunluğu videonun tamamını izlemeden, daha ilk dakikalarında videoyu paylaştı.
Bu arada aslında hikayeyi uzun anlatmak, kısa anlatmaktan her zaman daha kolaydır. Ama bu kampanyada iletişim stratejisi çok net tanımlanmış ve her ikisi de oldukça başarılı bir şekilde uygulanmış. Videonun altında yer alan aşağıdaki kampanyanın amacını anlatan cümleler bunun iyi bir örneği;
‘KONY 2012 is a film and campaign by Invisible Children that aims to make Joseph Kony famous, not to celebrate him, but to raise support for his arrest and set a precedent for international justice. HOW TO HELP: Visit: http://kony2012.com/ Donate to Invisible…’
> KONY’i izledikten sonrası…
KONY’i izleyen ve duyguları harekete geçen milyonlarca insan videoyu paylaştı, hem de tamamını izlemeden.
Biraz daha fazla şiddetle etkilenenler imza kampanyasına katıldılar
Daha fazla bir şeyler yapmak için istek duyanlar; Kony kitlerinden satın aldılar ya da Invisible Children’a bağış yaptılar. Kampanyanın bu boyutu hakkında daha detaylı bilgi almayı merakla bekliyorum.
Sitede genel olarak her şey sade bir şekilde tasarlanmış, net ve temiz.
Sitede imza kampanyası ön planda.
Sizi imzalamaktan alıkoyacak hiç bir şey yok. Postakodu dışında!! Belki kampanyanın bu derece dünyayı sarsacağı düşünülmediğinden, ya da ABDde imza kampanyaları için getirilen bir kısıtlamadan olsa gerek ya da kesinlikle imza kampanyasının hedef kitlesinde değiliz; e-posta adresinin yanında postakodu girilmesi mecburi bir alan. Ve amerika zip kodlarından birini girmezseniz sistem kabul etmiyor. Maalesef bu aşamada bir kaç milyondan fazla email adresi kaybetmiş olduklarını tahmin ediyorum.
> KONY hakkında karşıma çıkan güzel yazılardan biri Jason Magus’un yazısı…
Yazının başlığı ‘Neden sizin Sivil Toplum Örgütünüz Kony 2012 gibi bir video yapamayacak? Özellikle de büyük organizasyonların bunu yapmasının çok zor olduğunu vurguluyor, kurumların hassas dengelerinden bahsediyor. Böyle bir videonun onaydan geçemeceğini söylüyor. Sebeplerini de 6 maddede sıralıyor.
Çok haklı. Tabii yine de yapılamayacağı anlamına gelmiyor.
> Risk almak
Uluslararası kurumların KONY 2012 gibi bir film yapması içerisinde ciddi riskler barındırıyor. Bu riski almak her direktörün harcı değil. Özellikle de küresel ölçekte…Yine de bunu yapabileceğine inandığım kurumlar var, Greenpeace gibi…
Bunun bir örneği UNICEF İsveç ofisinin yılbaşı döneminde ingilizce olarak yayınladığı reklam filminde yaşandı. Reklam filminde ‘I dont do poor countries’ (Ben yoksul ülkelere çalışmıyorum) diyen bir Santa Claus/Noel Baba tiplemesi özellikle ABDde de ciddi rahatsızlık yarattı. Reklam filmi tüm dünyada konuşuldu tartışıldı. Ama sonuçlara bakıldığında İsveç ofisinin geçmiş senelerdeki kampanyalarının çok çok üstünde bir sonuç elde etti.
Açıkçası eğer hırslı bir kampanya yürütülmek isteniyorsa, kampanya söyleminin her zaman ‘iddialı’ bir yanının olması gerektiğini düşünüyorum. Bu da polemikleri beraberinde getiriyor.
Bu elbette bir risk. Bu risk almak ya da almamak ve aldığında nasıl yönetileceği büyük oynamak isteyen kurumların mutlaka düşünmesi gereken bir konu.
Jason Magus’un KONY ile ilgili yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.
http://communicopia.com/insights/why-your-non-profit-wont-make-a-kony-2012
Son Yorumlar