top of page
fundraisingokulu

BU TEŞEKKÜR SANA!

Sevgili Yüz Yüzeci,

Dünyanın dört bir yanında seninle karşılaşıyorum. Bu kadar içli dışlı olduğumuzdan mıdır bilinmez hayatımda ilk kez ayak bastığım yabancı memleketlerde bile seni yolda görünce içimi bir huzur kaplıyor. Dünyanın neresinde olursan ol selam verip, halini hatrını soruyorum. Mesleki deformasyon gereği olmazsa olmaz sorularım da peşi sıra geliyor. “Kaçtasınız?” , “kaç saattir çalışıyorsunuz?”, “yaptığın işi seviyor musun?” Dünyanın bambaşka köşelerinde de olsa coşkunuz aynı, dertleriniz aynı. Birbirinizle buluşup konuşsanız ne güzel olurdu diye düşünüyorum çünkü beni aynı işi yaptığım insanlarla konuşmak mutlu ve güvende hissettiriyor. Dünyanın dört bir yanında köşe başlarını tuttuğunuz sokakları bir düşünsene! Rengarenk giysileriniz içinde binlerce, onbinlercesiniz.


Bugüne kadar bu yola baş koymuş, daha üçüncü gününde vazgeçmiş ya da 3 yılında bile hala heyecanla çalışan versiyonlarından ben diyim 100 sen de 200 kişiyle görüşmüş konuşmuşumdur. Meslekteki yaşım ilerledikçe, aramızdaki yaş farkı açılıyor. O nedenle ihtiyarların kullandığı şu tanımı kullanmadan edemeyeceğim; öncelikle “hepiniz pırlanta gibi insanlarsınız.” İnsan sizinle çalışma, bir molada kahve içme, ofiste toplantı yapma fırsatı bulmaya görsün gençlik iksiri içmiş gibi oluyor. Bir hevesle hep birlikte yaptığımız işe dönüyor, canavar gibi çalışan sizlere nasıl ayak uyduracağımıza, nasıl kampanya yetiştireceğimize, zeka pırıtılsı taşıyan sorularınıza nasıl cevap vereceğimize odaklanıyoruz. İkinci olarak diyeceğim bu; “İyi ki varsınız!”


Dünyanın koca ekseninden çıkıp ülkemizin metropollerinden İstanbul’a dönelim. Yaz kış, sıcak soğuk demeden kah sevgilini bırakıp, kah dersten kaçıp çalışmaya sokaklara çıkıyorsun. Seni dinleyenden çok seni dinlemeyen var. Kocaman bir metropol bu. İnsanların genellikle mutsuz olduğu, hızla bir yerlere yetişmeye çalıştığı, artık birbirine “günaydın” , “iyi akşamlar” demediği bir kent. Burun kıvıranı, bütün gün kimbilir neye sinirlendiyse senden sinirini çıkarını, daha niceleriyle karşılaşıyorsun. Oysa dünyanın en güzel ve en kıymetli işlerinden birini yapıyorsun sen. Sadece kaynak yetersizliği nedeniyle çözülemeyen binlerce problem için çözüm üretiyorsun. Ürettiğin bu çözümü sokakta büyük bir özgüvenle hiç tanımadığın insanlara anlatıyor onları bu çözümleri desteklemeye davet ediyorsun. Böyle kişisel gelişim kitaplarından fırlamış gibi konuşmak istemem ama bir düşünsene binlerce kişinin cesaret edemediği bir işi büyük bir özgüvenle yapıyorsun. Çevre suçlarıyla mücadeleye, nesli tehlike altındaki türlerin korunmasına, yoksulluğa, insan haklarına, yiyecek ekmeğe ihtiyacı olan çocuklara bıkmadan tükenmeden yardım ediyorsun. Ve en önemlisi BAŞARIYORSUN!


Sevgili yüz yüzeci sözü fazla uzatmaya gerek yok. Sana sabaha kadar yağ çekebilirim (beni tanıyorsan takım liderlerine, koordinatörlere yağ çekmeyeceğimi bilirsin) diyeceğim o ki her kim ki bugün seni dinlememişse önemli değil. Sen bardağın dolu tarafına bak. Bugüne kadar yüzlerce kişiye problemleri anlattın, çözümler için desteğini istedin. Senin yarattığın kaynakla nice projeler hayata geçti. Belki sen mesleği bıraktın ama senin kaydettiğin destekçi hala aramızda. Canını sıkan her neyse boşver, o zeka fışkıran kafanı kaldır, seni heyecanlandıran, anlatmaktan keyif alacağın çözümleri bul, sokağa çık, konuş konuşabildiğin kadar. Seninle yapacak çok işimiz var.


Her nerede hangi konuda çalışıyorsan, tüm kaynak geliştirmeciler adına KOCAMAN BİR TEŞEKKÜR SANA!


Sevgilerle,

Ece (Hanım demek yok, biliyorsun)

Not: WWF’li gelmiş geçmiş tüm yüz yüzecilere ayrıca kucak dolusu sevgiler. Hepinize pandastik bir gün diliyorum!

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page