Fundraising Okulu olarak ABD’nin en büyük fundraising konferanslarından biri olan Fundraising New York One Day Konferansı’na katıldık. Amerika’nın dört bir yanından 1000in üzerinde katılımcının olduğu konferans’ın en heyecan verici konuşmacılarından biri uzun zamandır keyifle takip ettiğimiz ve eğitimlerimizde de sık sık örnek verdiğimiz sivil toplum kuruluşu charity: water’dı.
Konferansta charity: water başarı hikayesini paylaştı, elbette biz de en ön sıralarda yerimizi aldık:) bu hikayeden hepimiz için öğrenilecek birşeyler var…
Çünkü 7 yıl gibi kısa bir sürede 22 ülkede gerçekleştirdikleri projelerle 4 milyon 100 bin kişiye temiz su ulaştırdılar. İletişim ve kaynak geliştirme açısından baktığımızda 1.4 milyon twitter takipçisiyle dünyanın en yüksek takipçisine sahip sivil toplum kuruluşu olma ünvanını elinde tutuyor.(şimdilik!) 2012 yılında 33 milyon dolar kaynak yarattılar ve bu kaynağın %56sı sadece bireylerden sağlandı.
charity: water’ın hikayesine gelince, hikaye aslında kurucusu Scott Harrisson ile başlıyor. Söylemeden geçemeyeceğim ki, böylesine karizmatik bir lider her STK’ya nasip olmaz. New York’ta yaşayan ve gençlik döneminde 10 yılını barlarda içki tanıtımı ve eğlence sektöründe heba etmiş – heba etmiş diyorum çünkü bu bir anlamda Scott’un kendi yorumu- ve sonra hayat tamamen anlamsız bir noktaya ulaştığında ‘ne yapıyorum ben!’ deyip silkinip bu harcadığı 10 yılı ‘geri vermek’ için anlamlı bir yolculuğuna çıkmış Scott Harrisson. Dünyanın en fakir ülkelerinden birinde Liberya’da bulmuş kendini… Orada iki yılını geçirmiş.
Sağlık sorunları sebebiyle yüzü çok ciddi şekilde hasar görmüş kişileri iyileştiren bir STK’nın yanında gönüllü çalıştığı(gönüllü çalışabilmek için hatta üstüne para verdiği) bu dönemde burada karşılaştığı sağlık sorunlarının hepsinin temelinde aslında ‘kirli su’ olduğunu farketmiş. Buna inanamamış. Temiz su sağlamak fikri onun ‘tutkusu’ haline gelmiş. New York’a döner dönmez charity: water’ı kurmuş…
charity: water’ın bence en güçlü yanı mükemmel bir hikaye anlatıcısı olması. Bu beceri Scott Harrisson’dan başlayarak kuruluşun tüm DNA’sına işlemiş durumda… Dertlerini mükemmel bir şekilde anlatıyorlar.
‘Hikayeleştirme’ sıkça duyduğumuz bir kelime. Hem çok kolay, hem de çok zor. STK’ların en zorlandığı alanlardan biri.
STK’lar hikayelerle dolu. Ama sihir; noktaları doğru şekilde birleştirmekte! ve daha da önemlisi bunu yapmak için biraz çaba harcamakta…
İşin ilginci charity: water’ın bir reklam bütçesi yok. Çok ciddiyim! Gider kaleminde %1in altındaki en düşük kalem… Reklam alanları satın almıyor.
Bunun yerine olan bütçesini ve zamanını çok iyi içerik ve görsel üretmeye harcıyor. İçerik, görseller, hikaye güçlü olduğunda bu içeriğin doğal-organik- bir şekilde yayılacağına inanıyorlar ki, gerçekten de böyle oluyor…
‘İnsanlar gerçekten vermenin, bir fark yaratmanın yolunu arıyorlar’ diyor Scott Harrisson. Yeter ki değişime inansınlar…
Bizim kaynak geliştirme temel prensiplerini anlatırken her zaman söylediğimiz bir şey var ‘İnsanlar insanlara verir.’ Bunu bir çok STK ilk duyduğunda anlamakta zorlanıyor. Aslında charity: water tam olarak bunu yapıyor. İnsanlar insanlara veriyor. Bağışlayan ve faydalananlarının insan hikayeleri bir örgü gibi, özenle birbirine bağlanıyor. Ve etki mükemmel biçimde aktarılıyor.
Örneğin Amerika’da Lory adından bir çocuk doğumgününü bağışlıyor, 2,386 dolar kaynak sağlıyor. Bu kaynakla Rwanda’da 100lerce kişi artık nehirden su içmekten kurtuluyor ve temiz suya kavuşuyor. GPS sistemini etkili bir şekilde kullanıyorlar, proje gerçekleştirilen yerin koordinatlarını belirtebiliyorlar.
Bence charity: water’ın güçlü diğer yanlarından biri vizyonunun çok net olması. Ne yapmak istediklerini biliyorlar ve bunu da çok etkili bir şekilde anlatıyorlar. ‘Su kolay anlatılır bir konu, bizim STK’mızın yaptığı çalışma daha sofistike, anlatması o kadar kolay değil’ dediğinizi duyar gibi oluyorum. Hayır! Su da sizin çalıştığınız konudan farklı değil.
Basitleştirmek, anlaşılır hale getirmek bizim işimizin bir parçası. Maalesef biz bunu yapamıyoruz. Uzun uzun anlatarak harcadığımız vakti; kısa ve etkili anlatmanın yolunu bulmak için harcasak neler değişeceğini farketmiyoruz.
‘Etkili iletişim’ kurma çabası ve isteği, işimizin her gününde, her anında, attığımız her e-postaya, yazdığımız her mektuba yansıması gereken bir şey…
İçerik üretmeliyiz! Sorundan kimler etkileniyor? Gerçekleştirdiğimiz çözümlerden kimler faydalanıyor? Hikayeleri ne? Bulup çıkarmalıyız. Videolar, yüksek kalitede, hikayesi olan fotoğraflar çekmeliyiz. Sahaya giderken neyi fotoğraflayacağımızı, neyi görüntüleyeceğimizi bilerek gitmeliyiz. Etkili iletişimi sadece ajansların bulduğu stok fotoğraflar, tasarımlar kullanarak yapamayız!
Vizyonun başka bir yönü de markalaşma. Scott Harrisson’ın bir hayali var. STK dünyasının bugüne kadar bir nike ya da apple gibi güçlü bir marka yaratamadığını düşünüyor. STK dünyasının apple’ı olmaya niyet etmiş. Bu yönde hiç de fena gitmiyorlar gibi görünüyor:) Örneğin sadece logosu bile doğru stratejinin kurulduğunu hissettiriyor bana. Çünkü sadece logosuna bakarak bile kurumun misyonunu anlayabilirsiniz.
Destek veren kişiler ve kurumlar kendini charity: water ile özdeşleştirmekten, onun bir parçası olmaktan mutluluk duyuyorlar. Bağışçı bağllığı çok yüksek görünüyor. Tabii gerçek sonuçları zaman gösterecek, henüz bir şey söylemek için çok erken.
Scott Harrisson’un Liberya deneyimi öncesi hiç bir sivil toplum geçmişi olmaması aslında bambaşka bir bakış açısıyla yeni biri kurumun doğmasını sağlayan temel başka bir sebep… Bu, yaratıcılığın farklı bakış açılarından beslendiğini bize bir kez daha kanıtlıyor.
charity: water’ın %100 modeli bu yeni bakış açısının bir sonucu. Scott Harrisson insanların sivil topluma olan güvenlerinin sarsıldığını görmüş ve bireylerden gelen desteklerin %100ünün projelere harcandığının garantisini verme gibi bir prensip oluşturmayı düşünmüş ve başarmış. Bu durumda maaşlar, diğer idari giderler nereden karşılanıyor derseniz; bu giderleri büyük bireysel ve kurumsal bağışçılardan sağlıyorlar. Yani bu model aslında bireysel kaynak geliştirmenin yanında güçlü bir kurumsal kaynak geliştirme ve büyük bağışçı kazanma stratejisi de gerektiriyor.
Kurumsal bağışçılarını ve büyük bireysel bağışçılarını ‘The well’ olarak adlandırıyor, onları bir çözüm ortağı olarak görüyor. İşin bu tarafından bakıldığında sivil toplum kuruluşundan çok bir sosyal girişim modeli charity: water. Bağışçıdan daha çok sosyal yatırım yapmaya niyet edecek melek yatırımcılar arıyor…
charity: water %100 modelini sistematik bir şekilde işler hale getirmiş. Ama %100 yaklaşımının tüm STK dünyası için uygulanabilir olup olmadığı ya da doğru bir yaklaşım olup olmadığı, üzerinde tartışılması gereken bir soru.*
charity: water gerçekten STK dünyası için ilham ve umut verici bir girişim.
Özetlemek gerekirse charity: water şu üçünü mükemmel bir şekilde harmanlamış: Vizyon + Etkili İletişim + Geribildirim ve sonuç muhteşem…
Daha fazlası için www.charitywater.org
*%100 modelini tartışmadan önce overhead yani idari giderler konusunda önemli bir TEDTalk’u önden izlemekte fayda var. Dan Pallotta’dan Sivil Toplum – Özel Sektör arasındaki çifte standart, kaynak geliştirme ve idari maliyetler üzerine….Türkçe altyazılı izleyebilirsiniz.
Yazar Hakkında
Fundraising Okulu’nun kurucusu olan Güneş Yıldırım, Hacettepe İngilizce İktisat mezunu. Uzun yıllar Uluslararası Çevre kuruluşu Greenpeace, BM Çocuklara Yardım Fonu UNICEF’te ve TEMA Vakfı’nda kaynak geliştirme alanında yöneticilik yaptı, kuruluşların yerel, bölgesel ve uluslararası gelişimine, sürdürülebilir kaynak sağlanmasına katkıda bulundu. Sivil toplum kuruluşlarına kaynak geliştirme stratejisi oluşturma ve bağışçı bağlılığı sağlamaya yönelik eğitimler ve danışmanlık hizmetleri veriyor.
Son Yorumlar